Toplumsal cinsiyet ataerkil ideolojisi tarafından kadına ve erkeğe sunduğu rollere baktığımız da, toplumsal cinsiyette kadın ve erkeğe yüklenen belli rol kalıpları olarak görülmektedir, ancak durum böyle gözükse de bundan daha fazlası olduğunu söyleyebiliriz.
Genellikle kadın iki kalıp yargı içinde kullanılmaktadır.
İlki, kadının geleneksel roller içinde olmasıdır; yani ev hanımı, anne ve eş gibi. Diğeri ise ilgi çekicilik ve kadın bedeninin teşhir edilmesi durumudur.
Bu cinsiyetçi düşünceler mesleklere de yansıyıp mesleklerin kadın ve erkek mesleği olarak ayrıldığı düşüncesini oluşturmaktadır.
Kadına sunulan bu kalıpların yanında, kadına yönelik yapılan mesleki ayrımcılığın en fazla görüldüğü alanlardan biri ise medya sektörüdür.
Her sektörde zorlukların olduğu gibi medya sektöründe de kadın gazeteci olmanın başlı başına zorlukları vardır. Profesyonel kadın çalışanlarının cinsiyetçi bir ayrıma maruz kalmaları onların profesyonellik ve meslekte ayrımlar altında kalmaları, ciddiye alınmamaları, hak ettikleri konumlara gelememeleri meslekte olan yer edinme teşvikinin engellenmesi sektördeki kadın çalışanların sayıca az olmasının nedenlerinden biridir.
Bunun yanı sıra gazeteci erkektir anlayışı, bir kadının gazeteci olması için tamamıyla kendi doğasından koparak kendini erkekleştirmesi gerektiği düşünülür.
Buna dayanılarak kadının eril aklın ürettiği bilgiye erişmesinin ancak erkeği taklit etme yoluyla mümkün olduğu ve aynı zamanda gazetecilik ve kadınlık arasında da bir seçim yapması gerektiği düşünülür; çünkü kadın aynı anda her ikisi de olamaz!
Bu duruma örnek vermek gerekirse, erkek genel yayın yöneticisi ne kadar sert olursa o kadar makul oluyor fakat aynı tavır kadında söz konusu olunca kadın sert, agresif, otoriter konumda oluyor.